FRANCHISE GÖÇÜ

Dünyaya yayılmak

Türkiye’de perakende piyasası franchise açısından hem çok hareketli, hem çok bereketli. 1985’ten bu yana franchise zincirler hayatımızda, yüzlerce dünya markası geldi, binlerce yerli zincir kuruldu. Yerlilerin bazıları yabancıları taklit etti, çoğu kendi konseptlerini oluşturdu. Geçtiğimiz kırk yılda gördüğümüz tablo şu: Uğraşıp yatırım yapan yabancı zincirler pazarlarını oluşturdu ve yüksek pay aldılar, uğraşmadan franchise satan yabancılar pazardan çekildiler. Uğraşıp yatırım yapan yerli zincirler yayıldı ve güçlendi, uğraşmadan franchise satan yerliler büyüyemedi, birçoğu franchise alanlarını batırdı. Geldiğimiz noktada binlerce zincirimiz oldu, tüketicimiz zincir mağazaları sevdi, girişimcimiz franchise vermeyi öğrendi, zincirlerimiz sistemsiz de olsa büyüdü. Ama iç pazardaki başarıyı dünya pazarına taşıyabilmiş değiliz.

Bu zamanda artık her ülkenin kendi franchise zincirleri var, ama dünyaya yayılmayı başaranlar, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin zincirleri. Bizim zincirlerimiz öncelikle Ortadoğu olmak üzere çevre ülkelere ve öncelikle Almanya olmak üzere Türklerin yoğun yaşadığı ülkelere yayıldı. Yerli perakende konseptlerimiz esasen gayet yeterli, dünya pazarından pay alabilir, ancak franchise altyapısı olgunlaşma sürecinde. Gelişmekte olan ülkelerde işletmelere yeterli destek veremediği için zorlanıyor, gelişmiş ülkelerde dünya markalarıyla eşdeğer görülmediği için zorlanıyor. Onlarca ülkeye yayılan, girdiği ülkede başa güreşen markalarımız yok denecek kadar az.

Genelleme yapmayalım, kim, neden, nasıl başarılı oluyor, ona bakalım, nedenlerini görelim. Franchise zincirler temelde “üretici” ve “perakendeci” kökenli olarak ikiye ayrılır. Ürününü satmak için zincir kuran, giyecek, eşya vb. sektörlerindeki sermayesi güçlü, yönetimi kurumsal firmalar, tüm dünyada sayıca azdır ama cironun çoğunu yaparlar. Gıda, hizmet gibi “perakendeci” firmalar küçükten büyürler, işi öğreterek yayılırlar, ancak çok büyüdükten, sermayedar ortak aldıktan sonra kurumsallaşırlar.

Yerli markalar arasında onlarca ülkede yüzlerce mağaza açanlar, milyar dolarlık cirosu olan “üretici” zincirler. Kurumsal yapısı, güçlü sermayesi, deneyimli kadrosu olan firmalar.“Perakendeci” zincirlerin sermayesi, cirosu, kadrosu, üreticilere göre daha zayıf kalıyor. Deneye yanıla öğreniyorlar, sancılı büyüyorlar. Binlerce zincir arasından ancak onlarcası dünyaya açılıyor. Ama onların başarısı çok değerli, sektörlerine rol model oluyorlar, küçük girişimcinin büyük düşünmesini, çok çalışmasını, sabretmesini sağlıyorlar. Bu bakımdan devletin teşvik vererek, sektörün işbirliği yaparak, deneyimli kişilerin yol göstererek desteklemesi gerekiyor.

Yayılma konusunda zaman aleyhimize işliyor, elimizi çabuk tutmalıyız. Bizim için kolay pazar olan çevre ülkelerdeki girişimciler kendi zincirlerini kuruyorlar, pazara girmek giderek zorlaşıyor. Bizim için zor pazar olan gelişmiş ülkelerde ise, Türk girişimcilerle büyüyenler etnik pazarda kalıyor, büyük pazara girmeyen dünya markası olamıyor.

Masterfranchise vermek

Dünyaya yayılmanın iki yolu var. Ya kendiniz şubeler açacaksınız veya masterfranchise vereceksiniz. Şube açmak kolay değil, butik marka, hizmet kalitesini korumak için, güçlü marka cazip bölgelerde karı bünyesinde tutmak için veya pazara büyütüp satmak için açabiliyor.Ama bütün dünyada kendi şubelerini açmaya kimsenin ne parası, ne ekibi yetmiyor. Üretici zincirlerin ürünü belli, rakibi belli, müşterisi belli, işi bilene masterfranchise veriyor, o sayede yayılıyor. Perakendeci zincirlerin konsepti, ürünü, markası Türkiye dışında tanınmadığı için, ya markayı tanıyan Türk girişimcilere, veya kolay kazanç peşinde olan maceracı girişimcilere masterfranchise veriyor. Güçlü girişimciler bizim markaları değil, dünya çapında tanınmış zincirleri tercih ediyor. Konseptinizin ne kadar iyi olduğu veya ne kadar devlet desteği aldığınız durumu değiştirmiyor. Gelişmiş ülkelerdeki büyük ama sert rekabetin yaşandığı pazarlarda, bilinmeyen bir markayı tanıtmak, tutundurmak zaman ve para gerektirir. Masterfranchise alan her şeyini ortaya koymazsa, marka sahibi destek vermezse büyüyemez.

Akıncılar sefere

Afrika’dan Uzak Asya’ya, Güney Amerika’dan Avusturalya’ya, dünyanın her ülkesinde oraya yerleşmiş, kendi küçük işletmesini kurmuş bir Türk görüyoruz. Göçebe genlerimizinden midir, ülke içinde sürüp giden göçün devamı mıdır bilemem ama, bu girişkenliği franchise ile dünyaya yayılmada kullanabiliriz. Ecdadımızın Avrupa’ya yayılması da öyle olmadı mı? Fethedilecek ülkeye önce deneyimli, güçlü, hızlı Akıncılar girdi, savaştı, yol açtı, ardından ordu geldi, ülkeye hakim oldu. Bizim Akıncılarımız, Türkiye’de franchise almış, işi bilen, markaya güvenen, gelişmiş ülkelerde yaşamak ve iş yapmak isteyen girişimciler.Perakende zincirlerimiz öncelikle başarılı olabileceği hedef pazarı doğru seçecek, konsepti'nin zengin ülkeye mi, yakın ülkeye mi, benzer kültüre mi hitap ettiğine karar verecek. Türkiye’deki başarılı franchise alanlarına teklif ettiğinde, birçoğunun gelişmiş ülkelerde dükkan açmaya hazır olduğunu görecek. Ailece dünya vatandaşı olmak, enflasyonsuz ortamda iş yapmak, dünyaya açılmak herkesin hayali.

Gelişmiş ülkeler göçmenliği teşvik ediyor. Oturum ve vatandaşlık almanın en ucuz yolu iş kurmak. Ayrıca vasıflı çalışanlar göçmenlikle oturum alabiliyor, franchise alan kendi kadrosunu beraberinde getirebiliyor. Ancak gelişmiş ülkelerde mevzuat katı, kurallar istisnasız uygulanıyor. Vize, ofis, banka, vergi, muhasebe, dil kursu, eğitim sertifikası, lokasyon, ruhsat gibi işlemleri uzmanlarla yürütmek şart. Dükkan tutup ruhsat alamayan, şirket kurup banka hesabı açamayan girişimciler tanıdım.

Bizim Akıncılar, markanın hedef pazara girmesini sağlayacak. İşi bilenler işin başında olunca başarı şansı artacak. Merkezin operasyon yükü azalacak, büyümeye, yer seçimine, marka tanıtımına odaklanacak. Birkaç yer açılıp ülkedeki tüketiciler konsepti ve markayı benimseyince ikinci aşamaya geçecek. O ülkenin girişimcilerine franchise verecek, o ülkenin markası haline gelecek. Üçüncü aşamada işi bilen, yatırım gücü olan birine masterfranchise verecek, dünya markası olacak. Böyle zahmetlere girmeden de masterfranchise verebileceğini sananlar sadece zaman ve pozisyon kaybediyor. Güçlü masterfranchise alan çıkmıyor, fırsatçı, maceracı girişimcilerin elinde marka imaj kaybediyor. Bu işin kolay yolu yok, ama neyse ki gücüne, deneyimine güvenebileceğimiz Akıncılar var.